Kitap Değerlendirmesi – O, Bakışını Miras Bıraktı.
Yazar: Golestân Caferiyân.
Yayınevi: Sûre Mehr.
Sayfa Sayısı: 140 sayfa.
Kutsal Savunma (İran-Irak Savaşı) komutanları arasında, Tuğgeneral Şehit Hasan Âbşenâsân’ın ismi, diğerlerinde az rastlanan özelliklerle bilinir: Profesyonel bir asker, seçkin bir dağcı, tasavvufi eğilimli bir düşünür ve savaşın kendisi için sadece bir muharebe alanı değil; aynı zamanda insani meramını ve Aşûraî (Kerbela ruhu) bakış açısını gösterdiği bir alan olan bir komutan.
Golestân Caferiyân tarafından yazılan ve “Komutanların Hikayesi” serisinin yirmi sekizinci cildi olarak çocuklar ve gençler için yayımlanan “O, Bakışını Miras Bıraktı” kitabı, bu farklı simayı yeni nesillere tanıtmayı amaçlamaktadır; savaşı ve Kutsal Savunma’nın zor günlerini belki görmemiş, ancak bakış açıları ve düşünceleri bugünün yolunu aydınlatan kahramanları tanımaya ihtiyacı olan bir nesil.
Saddam Hüseyin’in savunmasız şehirleri füzelerle bombalayarak insanları kana buladığı bir dönemde, Hasan Âbşenâsân ona hitaben bir mektup yazdı. Mektubun meydan okuyan bir üslubu vardı:
“Eğer Cenab-ı Saddam Hüseyin bir savaş emiriyse, askeri taktikleri iyi biliyorsa ve savaş kuramcısıysa, o halde Dâşt-ı Abbas’ta benim ve savaşçı dostlarımla kolaylıkla buluşabilir ve tercih ettiği herhangi bir yöntemle savaşabilir. Yoksa Sovyetler’in bağışladığı bombardıman uçaklarıyla meskun ve savunmasız mahalleleri bombalayıp insanları kana bulamasın.”
Saddam’ın cevabı, meşhur Baasçı komutan Tümgeneral Abdülhamid’i göndermek oldu; bu şahıs, yıllar önce İskoçya’da, dünya ordularının dağcılık yarışmalarında Hasan’a yenilmişti. Bu kez savaş meydanında da kader kendini tekrarladı: Irak birliği yenildi ve Abdülhamid esir alındı.
1362 (1983) yılında, Âbşenâsân ülkenin batısında Hamza Seyyidü’ş-Şühedâ Karargâhı komutanlığına atandı. Muhammed Burûcerdî, Nâsır Kâzımî ve Kâve ile birlikte, Ordu ve Devrim Muhafızları’nın ortak güçlerini teşkilatlandırmada önemli bir rol oynadı.
Kürdistan bölgesinde’ki karşı devrimci grupları bastırma operasyonları ve daha sonra Ordu Komuta Koleji’nde komando güçlerini eğitme, onun faaliyetlerinin bir başka bölümünü oluşturuyordu.
Askeri açıdan, Âbşenâsân gerilla ve düzensiz savaşlara sıkı sıkıya inanıyordu ve bu düşünce, Sayyâd Şîrâzî’nin komutanlığı döneminde Nûhed Tugayı ve 23. Komando Tümeni komutanlığı gibi kilit sorumlulukları üstlenmesine neden oldu.
Hasan Âbşenâsân, cephelerde özel saldırı ve operasyonlar için hızlı motosikletleri kullanan ilk askerdi.
Daha sonra “Demir At Özel Grubu” olarak ünlenen bir grup kurarak, güçlerini farklı bir hız ve hareketlilikle düşman mevzilerinin kalbine gönderiyordu.
Bu yenilik, onun savaşa olan yaratıcı ve asimetrik bakışını gösteriyordu; sonraki zamanlarda bu bakış açısı, ordudaki gerilla ve düzensiz operasyonların temeli haline gelecekti.
Sonunda, Bedir Operasyonu’ndan sonraki ilk bağımsız ordu operasyonu olan Kâdir Operasyonu ile eş zamanlı olarak, 8 Mehr 1364 (30 Eylül 1985) tarihinde, Sersûl bölgesinde, düşmanın doğrudan ateşiyle Tümgeneral Âbşenâsân şehit oldu.
Şehadeti, Aşûra’dan dört gün sonra gerçekleşti; sanki onun kanı, cephelerdeki Aşûra geleneğinin bir devamıydı.
Irak radyosu şehadet haberini zafer marşıyla duyurdu, ancak İran cephesinde bu haber sadece savaşçıların azmini daha da güçlendirdi.
Kâdir Operasyonu’nda, Hisârûst, Berbezîn Rûst, Kârgezîn, Lûlân, Gerdeşvân ve Başkîn tepeleri Irak topraklarının 35 kilometre derinliğine kadar ele geçirildi ve Seyyidkân ve Diyana şehirlerinin geniş alanları ile ondan fazla köy ve kasaba İran savaşçılarının görüş ve atış menziline girdi, ancak ele geçirilen mevziler sağlamlaştırılamadı.
Şehit Âbşenâsân, ailesine maddi dünyadan dört bin cilt kitaptan ve tasavvufi not yığınlarından başka bir şey bırakmadı.
Oğlu Efşîn’e yazdığı bir vasiyetnamede şöyle diyordu:
“Oğlum, sana para, mülk veya halı miras bırakmadım.
Hayatımda evimi, eşyalarımı iyileştirmenin veya bankada para biriktirmenin peşinde olmadım.
Ben hayatımda kendi kişiliğimi inşa etmenin peşindeydim.
Dine, inançlara, ibadet hissine ve Rabbime teslimiyete dair bende gerçekleşen duyguların, senin için de bir azık ve yol gösterici bir ışık olmasını umuyorum!”
Kitapta yer alan bu vasiyetname, Şehit Âbşenâsân’ın oğlu için maddi miras yerine manevi bir miras bıraktığını gösteriyor.
O, kendisinden sonra gelecek nesillere, evini ve servetini değil, bakış açısını ve düşüncesini aktarmak istedi. Bu seçim, Kutsal Savunma’yı gerçekleştiren neslin ruh halini yansıtmaktadır.